BİN YILDIR ARAP ADETLERİNİ/ÖRFÜNÜ DİN DİYE YUTTURMUŞLAR, SONUÇLARI MEYDANDA.
Eskiden bütün Türklerde böyleydi, halihazırda ise Kuzey Türklerinde
(Kıpçak grubu) ve Bulgaristan Türklerinde evlenecek kişilerin yedi göbek
ötesine bakılır. Yedinci göbeğe kadar akraba sayılan kız alınmaz. Ama
ne yazık ki Mezopotamya bataklığına yakınlaştıkça Türkler o eski güzel
adetlerini unutmuşlar; yakın akraba evliliği Batı/Güney Türklerinde
sıklıkla görülür olmuştur.
Adı Diyanet olan Hiyanet İşlerinin
aklı midesi ile husyeleri arasında gidip gelen insanımsıların sapıkça
heveslerine fetva üretme derekesine düştüğü ortadadır, En son baldız
meselesinde sergiledikleri kepazelikten ötürü hem iğne hem çuvaldız
batırılmayı hak ettiler nazarımda. Bunlar neden böyle? Akıl sahipleri
için cevabı hiç de zor bir soru değildir bu. Şimdi bu sakallı/sakalsız
kene güruhuna şu aşağıdaki bilimsel gerçekleri hatırlatalım:
Akraba
evliliği (tıp dilinde endogami evliliği - İçten evlenme); genetik
hastalıkların epidemolojisini etkileyen önemli etmenlerden biridir ve
dünya toplumunun en az %20'si tarafından yeğlenmektedir. Doğan
çocukların en azından %8,4'ü akraba evliliklerinden doğmaktadır.
Araştırmalar
akraba evliliğinin 9 binyıl önce başladığını ve Afrika, Avrupa ve Uzak
Doğu'ya kıyasla; Türkiye dâhil olmak üzere Fas'tan Pakistan'a kadar
uzanan Geniş Orta Doğu'da daha yaygın olduğunu göstermektedir.
Akraba
evliliği, zararlı baskın gen ve çekinik gen üst üste gelerek çakışması
olasılığını artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol
açabilir. Bunların çocuklukta görülmesi için anne ve babanın her
ikisinin de en azından bir zararlı çekinik gene sahip olması gerekir.
Dolayısıyla akraba evlilikleri; aynı gen yapısına sahip olan ailede,
çekinik genlerin birbirleriyle karşılaşma olasılığını artıracaktır.
Genel
toplumda doğan her 100 çocuktan 2'sinde herhangi bir nedene bağlı
olarak doğuştan bir anomali saptanırken, akraba evlilikleri yapan
çiftlerde bu risk yaklaşık iki kat oranında artmaktadır ki; bu oran
genetik hastalıklar için oldukça artmış bir risktir.
Akraba
evlilikleri aralarında kan bağı olan kişiler arasındaki evliliklerdir.
Yakınlık derecesine göre en sakıncalısı, 1. derece kuzen evliliği
dediğimiz, teyze, dayı, amca ve hala çocukları arasında yapılan
evliliklerdir. Kardeş torunları arasındaki evlilikler ise 2. derece
kuzen evlilikleri olup kalıtsal hastalık açısından daha az risklidirler.
Kalıtımla
geçen hastalıklar, “gen” adı verilen kalıtım maddesindeki değişimler
(mutasyon) sonucu ortaya çıkar. Bu mutant genlerden tek dozda
olduklarında dahi bir hastalığa yol açanlara dominant (baskın) genler,
oluşturdukları hastalığa ise dominant hastalık denir. Diğer grup ise
ancak çift dozda olduklarında hastalık ortaya çıkarabilen
resesif(çekinik) genlerdir, bunların neden oldukları hastalıklara ise
resesif hastalıklar denir. İşte akraba evliliklerinde veya Museviler
gibi birbirleriyle evlenilen kapalı toplumlarda bozuk genlerin bir araya
gelme ihtimali daha yüksek olduğu için akraba evliliğinde genetik
hastalıklar daha doğrusu resesif kalıtımla geçen hastalıklar daha sık
görülür.
Her insan, hiçbir hastalık belirtisi göstermeksizin bu
bozuk resesif genleri taşıyabilir ve nesiller boyu sağlıklı çocuklarına
kalıtabilir. Hasta bir çocuğu veya yakını olmayan kişilerde taşıyıcılık
tayini çoğu kez mümkün değildir. Çocukta resesif kalıtım şekli gösteren
bir hastalığın ortaya çıkması için hem annenin, hem babanın kendileri
sağlıklı olmalarına karşın, aynı bozuk geni taşımaları gerekir. Genel
topluma oranla, kişilerin aynı hastalık için, aynı bozuk geni taşıma
olasılığının, ortak atadan gelen akrabalar arasında yüksek olması
doğaldır. Bu kişiler bozuk geni taşımalarına rağmen kendileri sağlıklı
olacakları için, bu konuda bilgileri yoksa, yakın akrabaları ile
evlenmeleri çok masumca bir davranış olarak değerlendirilebilir.
Bu
durumu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. 1. derece kuzen evliliği
yapmış “sağlıklı” bir çiftin ancak genetik yönden hasta bir çocukları
dünyaya geldiğinde bu hastalık için taşıyıcı olduklarını bilebiliriz.
Böyle bir durumda bundan sonra doğacak her çocuk için hasta olma riski,
kaçıncı çocuk olursa olsun çok yüksektir (%25).
Akraba evliliği
sonucu ortaya çıkan kalıtsal hastalıklar genelde metabolizma
hastalıklarıdır ve sayıları oldukça fazladır. Anne karnındaki fetusu bu
hastalıkların tümü için incelemek bugün dünyanın hiçbir yerinde olası
değildir. Ancak ailede tanısı bilinen bir kalıtsal hastalıktan söz
ediliyorsa veya çiftin hasta bir çocukları var ise, anne karnındaki
bebek bu hastalık açısından incelenebilir.[3]
Akraba
evliliklerinin en sık yapıldığı ülkelerden biri olan Türkiye’de yapılan
araştırmalarda, %25'lik bir kısmın kendi akrabasıyla, kan bağı olan
kişilerle evlendiği görülmektedir. Kalıtsal hastalıkların ortaya
çıkmasına neden akraba evlilikleri birçok sorunu beraberinde
getirmektedir. Özellikle Akdeniz bölgesinde yaygın olarak görülen ve
Akdeniz anemisi olarak bilinen talasemi, akraba evliliği sonucu oluşan
en sık hastalıklardan birisidir. Kanser hastalarına uygulanan birçok
tedavi yöntemi Akdeniz anemisi hastalığına yakalanan kişilere de
uygulanmaktadır. Örneğin ilik nakli sadece kanser hastaları için değil
Akdeniz anemisi olan kişiler içinde uygulanmaktadır. Bu da kalıtsal
hastalıkların ne denli tehlikeye sahip olduğu hakkında bize bilgi
vermektedir.
Akraba evliliği nedeniyle Türkiye’de sık görülen, diğer hastalıklar:
Fenilketonüri
Fenilalanin isimli aminoasidin metabolize edilmesini sağlayan enzimin
eksikliği sonucu oluşan hastalığın sıklığı 1:4500 ‘ dür. Yaşam boyu
tedavi(diyet-takip) gerektiren ve uygun tedavi uygulanmadığı takdirde
ağır zeka geriliğine neden olabilen hastalığın tekrarlama riski % 25’
dir. Moleküler genetik çalışmaları tamamlanmış ailelerde doğum öncesi
tanı mümkündür.
Kistik fibroz Kalıtsal hastalıklar içinde en sık
görülenler arasında olan ve henüz kesin bir tedavisi bulunamayan bu
hastalık için riskli gebelerde, DNA testleri ile ailenin mutasyonları
saptanmış ise prenatal tanı önerilebilir.
Konjenital adrenal
hiperplazi Böbreküstü bezlerinde kortizol ve aldesteron adı verdiğimiz
bazı hormonların yapımının etkilendiği bu hastalığın sıklığı 1:14
000'dir. Hastalık, yenidoğan döneminde yaşamı tehdit edebilen ağır sıvı
ve tuz kayıpları ile seyredebileceği gibi, daha hafif formlarında
dişilerin dış genital organlarında erkek yönünde farklılaşmaya neden
olur. Yaşam boyu hormon tedavisi gerektiren bu hastalıkta tedavinin
doğum öncesi dönemde başlaması dişilerdeki genital anomalilerin
önlenmesi açısından çok önemlidir. Etkilenmiş bir çocuğu olan ailelerde
hastalığın tekrarlama riski %25'tir. Moleküler genetik çalışmalar
tamamlanmış olan ailelerde doğum öncesi tanı uygulanabilir.
Spinal
müsküler atrofi (SMA) Sıklığı 1:10 000 olan bu hastalığın başlıca
belirtisi ilerleyici kas güçsüzlüğüdür. Süt çocukluğu döneminde yaşamı
tehdit edebilecek kadar ağır olabilen hastalığın nedeni omurilik ön
boynuz hücrelerinin ilerleyici kaybıdır. bugün için bilinen bir tedavisi
yoktur. Tüm otozomal resesif hastalıklarda olduğu gibi tekrarlama riski
%25 olan hastalığın doğum öncesi tanısı moleküler genetik çalışmaların
tamamlanmış olduğu ailelerde mümkündür.
Orak Hücre Anemisi Hastalık,
kan yıkımından kaynaklanan ağır anemi ve bozuk alyuvar yapısına bağlı
olarak gelişen ufak damar tıkanıklıkları ile seyreder. Tekrarlama riski
%25 olan hastalıkta doğum öncesi tanı mümkündür.
Yorumlar
Yorum Gönder