BuToplum kadar Sahtekar bir toplum yoktur.

İlkokul mezunu insanlar üniversite bitirmiş insanların okuma yazma bilmediğini sanıyor. Şu turistler şu parayı veriyorsa sırf sizden çekindikleri başına iş almamak için veriyorlar. 

Dünyada Twitch'te Türkiye'yi gezerken ve Türkiye'yi tanıtırken canlı yayın yapan yayıncıya 8 TL'lik etiketli İçeceği 40 TL'ye satan Sahtekar O.Ç - Turistler bu parayı veriyorsa başlarını Belaya sokmamak için veriyorlar çünkü sizin İt olduğunuzu Biliyorlar.- fareler böyle gülümsüyor, fareler ve insanlar arasındaki bağ nedeniyle düşünüyor. 

 Tarihte büyük çoğunluğu, -“kuş uçmaz, kervan geçmez- köy ve orta boy kasabalarda yaşayan Anadolu insanının, Osmanlı tarafından ekonomik ve eğitim bakımından büyük ölçüde ihmal edildiği, yoksul ve cahil bırakıldığı bilinmektedir. Şair Şükrü Erbaş’ın “Köylüleri Neden Öldürmeliyiz?” adlı şiiri, bu trajediyi resmeder. Bu şiirin başlığı yanlıştır; belki “Neden Eğitmeliyiz?” olmalıydı. Ağrımıza gitse de, yapılan tasvirin, oldukça gerçeklik payı vardır: “Çünkü onlar, ağırkanlı adamlardır; değişen bir dünyaya karşı kerpiç duvarlar gibi katı, çakırdikenler gibi susuz, kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da, yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Her şeyi hafife alır ve herkese söverler. Yağmuru, rüzgârı ve güneşi bir gün olsun, ekinleri akıllarına gelmeden düşünmezler. Birbirlerinin sınırlarını sürerek topraklarını büyütmeye çalışırlar. Onlar, karılarını döverler; seslerinin tonu yumuşak değildir; dışarda ezildikçe, içerde zulüm kesilirler. Gazete okumazlar ve haksızlığa ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar. Karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler. Adım başı pınar olsa da; köylerinde temiz giyinmez ve her zaman bir karış sakalla gezerler…” Şiir, uzun; isteyenler, internetten tamamını okuyabilir. “Eski köye yeni adet getirmeme”, “İcat çıkarmama”, “Erken öten horozun başını kesme” …deyimleri, yurdum insanının bilgeliğinin (“Anadolu İrfanı”!) incileridir.

Emek sarf etme, alın teri dökme, çalışma, üretme, ticaret yaparak mal-mülk edinmenin yanı sıra fırsatçılığın “Anadolu İrfanı” ndaki yansımaları şöyledir: “Sallabaşını, al maaşını”, “İş buldun, sıvış; aş buldun, giriş”, “Nerde beleş, orda yerleş”, “Bedava pekmez, baldan tatlıdır”, “Elin tavuğunun, ele “kaz” olarak görünmesi”, “Köşeyi dönmek”, “Köprüyü geçinceye kadar, Ayı’ya: “Dayı” de”, “Gemisini yürüten, kaptandır.”, “Bana değmeyen yılan, bin yıl yaşasın”…

Siyasetin Türkiye’de “ikiyüzlülük, yalan söyleme, kurnazlık, kumpas, kandırma; Bürokrasinin, adam bulma, adam kayırma, torpil yapma anlamlarına kayması, bu karakterin yansımalarıdır. 1960 sonrası yaşanan iç-göç sonucu ortaya çıkan “Gece Kondu” olayı; son dönemlerde Enflasyonu bahane ederek her türlü emtiadaki “fahiş” fiyat artışları, dindar (Hacı, Oruç tutan, alnı secde gören...) veya değil, “Esnaf” kesiminin genel ahlaksızlık (fırsatçılık) örnekleridir.

Türkiye’de taklit ve düşüncesizliğin/slogancılığın egemen olduğunu herkes biliyor - Yaygın olan ahlaksızlığımızın da iki kökeni vardır. Bunlar da “Ajandacılık” yani ezber, taklit, düşüncesizlik ve “Fırsatçılık”.

Yorumlar